ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan "Millete Hizmet Yolunda" konuşmasında, gündemdeki konularla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Erdoğan, millet ve İslam dünyası olarak 11 yın sultanı ramazanı idrak etmenin coşkusunu, mutluluğunu yaşadıklarını ifade ederek, bu ayın getirdiği manevi iklim vesilesiyle, yardımlaşmayı, dayanışmayı, kardeşliği, birlik ve beraberliği çok daha derinden ve içten bir şekilde yeniden teneffüs ettiklerine vurgu yaptı.
Bu ramazan ayını bölgede yaşanan acı hadiseler nedeniyle buruk şekilde yaşadıklarına işaret eden Erdoğan, sadece Türkiye'ye sığınan Suriyeli sayısının 400 bini aşmış durumda olduğu ve ölü sayısının da 100 bine ulaştığı trajediye, uluslararası toplumun seyirci kalmaya devam ettiğine dikkati çekti.
Mısır halkı dik duruş sergiledi
Arap uyanışıyla birlikte, bölgedeki demokratikleşme, değişim ve dönüşüm için umut aşılayan Mısırda da artık çağdışı kalması gereken bir askeri darbe yaşandığını anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Seçimle gelmiş, halkın oylarıyla göreve getirilmiş bir yönetim, askeri bir darbeyle görevden uzaklaştırıldı. Mısır halkı, askeri darbeye karşı gerçekten dik bir duruş sergiledi ve sergilemeye devam ediyor. 70 yıl otokratik rejimle idare edilen Mısırda yüzde 52 gibi bir oyla iş başına gelen Mursiye bir yıl tahammül edilemedi. Mısır halkı, hiçbir şiddet eylemine başvurmadan, tahriklere, tuzaklara aldanmadan, son derece vakur, son derece ağır başlı şekilde, bu müdahaleye karşı o yüzde 52lik oyuna sahip çıkmanın tepkisini ortaya koydu. Ne yazık ki, Mısırda önce milli iradeyi katledenler, şimdi de milleti katlediyor; kendi halklarını maalesef ölümle tehdit ediyor, öldürmekle dize getirmeye çalışıyorlar."
İçlerine kapanan devletler, büyük devlet olamazlar
"Türkiye olarak, millet olarak, demokrasiye yönelik müdahalelerin, ne kadar zararlı, ne kadar yıkıcı olduğunu yakın tarihimizde 4 kez tecrübe ettik" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Burada sizlere bir hususu açık açık ifade etmek istiyorum. Bize, 'Mısırla neden bu kadar ilgileniyorsunuz' diyenler var. Bize, 'herkes susarken, siz neden konuşuyorsunuz' diye eleştiri getirenler var. Mısıra, Suriyeye, Filistine, Somaliye, dünyanın mazlumlarına, haksızlığa uğrayanlara karşı sessiz kalmamızı, tepkisiz kalmamızı, sırtımızı dönmemizi isteyenler var. Türkiye, devletiyle, milletiyle, tarihiyle, bugünüyle ve geleceğiyle, çok ama çok büyük bir ülkedir. İçlerine kapanan devletler, büyük devlet olamazlar. Sınırlarının etrafına duvarlar ören devletler, büyük hedeflerin peşinden koşamazlar. Bölgelerine, komşularına, dünyaya sırtını dönen devletler, büyüyemezler, ekonomilerini büyütemezler. Büyük devlet olmak, büyük vizyon gerektirir. Büyük devlet olmak, ilkeli, kararlı, samimi, net ve cesur bir duruş gerektirir. Selçuklu, işte böyle bir vizyonla büyük devlet olmuştur. Osmanlı, işte böyle bir vizyonla ta Endülüse ulaşarak, ta Açe Sumatraya ulaşarak, Afrikanın, Asyanın içlerine kadar adaleti savunarak cihan devleti olmuştur."
Bu coğrafyadaki sorunlar Türkiyenin katkılarıyla çözülebilir
"Dikkatinizi çekiyorum. Bugün, Ortadoğu, Balkanlar ve Kuzey Afrikadaki her sorun, Osmanlı Devletinin çöküşüyle başlamış sorunlardır. Bütün bu coğrafyanın her sorunu, Türkiyeyi çok yakından ilgilendirir" ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bütün bu coğrafyadaki her sorun, Türkiyenin katkılarıyla çözüme ulaşabilir. Bu coğrafya ne kadar istikrarlı, huzurlu ve güvenli olursa, inanın, Türkiye de o kadar istikrarlı, huzurlu ve güvenli olur. Türkiye ne kadar güçlü, ne kadar büyük olursa, bu coğrafya da o kadar güçlü, o kadar büyük olur. Biz, hiçbir ülkenin içişlerine karışmayız. Hiçbir ülkeye karşı hasmane tutum içinde değiliz. Ancak, hiç kimse de bizden, haksızlık karşısında, adaletsizlik karşısında, zulüm ve katliam karşısında susmamızı bekleyemez. Biz böyle bir ülke, böyle bir millet değiliz. Tarihimiz boyunca her zaman mazlumun, hakkın, adaletin yanında durduk ve öyle büyüdük; bugün de zalimin değil, mazlumun; yanlışın değil, Hakkın, eşitsizliğin değil, adaletin yanında duracak, o şekilde büyümeye devam edeceğiz."
76 milyon, her bir ferdiyle bizim için birdir
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biz, 10,5 yıl önce hükümet görevini devralırken, yeter, söz de karar da milletindir demiştik. 10,5 yıl boyunca bu sözümüzün arkasında durduk. Tek karar mercii siz oldunuz. Her zaman sizin kararlarınıza uyduk, sizin istikametinizde yürüdük. Bundan sonra da sadece sizin kararınıza uyar, sadece sizin çizdiğiniz rotada yürürüz. Şundan hiç şüpheniz olmasın ki, hükümetimiz, sadece kendisine oy verenlerin değil, 76 milyonun tamamının hükümetidir. 76 milyon, her bir ferdiyle bizim için birdir, beraberdir; birlikte Türkiyedir."
Asıl meydan sandık meydanıdır
Meydanların, medyanın, sivil toplum örgütlerinin demokrasilerde önemli olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ancak bu unsurlar, tek başlarına karar mercii değildir. Asıl meydan, sandık meydanıdır. Asıl manşet, sandıktan çıkan manşettir. Meydan yoluyla, medya yoluyla, sivil toplum örgütleri yoluyla herkes görüşünü, eleştirisini dile getirir. Ama bunlar, sandık sonuçlarını çiğneyemez, sandık sonuçlarını yok sayamaz. Aksi takdirde, azınlık, çoğunluğa hükmeder hale gelir, bu zulüm olur, bu adaletsizlik olur. Biz, çoğunluğun azınlığa hükmetmesine ne kadar karşıysak, azınlığın çoğunluğu tahakküm altına almasına da o kadar karşıyız. Türkiye, on yıllar boyunca maalesef azınlığın çoğunluğa hükmettiği bir idare anlayışıyla yönetildi. Milletin değil, seçkinlerin kararı öne çıktı. Milletin değil, sermayenin, medyanın, imtiyazlı kesimlerin tercihleri öne çıktı. Hukuk, millet adına değil, seçkinler adına karar verir bir işleyiş sergiledi.
10,5 yıl boyunca, işte bu yanlışları düzelterek, yetkiyi asıl sahibine, millete vererek, milli iradeyi güçlendirerek, imtiyazlara son vererek, çetelerle, mafyayla mücadele ederek bugünlere ulaştık. Yasakları kaldıran, kısıtlamaları sona erdiren, özgürlüklerin önünü açan biz olduk. Demokrasiyi güçlendiren, ileri standartlara ulaştıran biz olduk. Türkiyeyi ekonomide büyütürken, dış politikada itibarlı konuma yükseltirken, demokrasiyi de cesaretle savunan, milli iradeyi cesaretle koruyan biz olduk. Yarınlarımıza bırakacağımız en güzel miraslardan biri de güçlü demokrasi, güçlü milli irade olacaktır."
Konuşarak her meselemizi çözeceğiz
Farklılıkları zenginlik olarak görecek, farklılıklara değil, ortak değerlere vurgu yapacak, istikbali de ortak değerler üzerinde inşa edeceklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Hiç kimsenin dışlanmadığı, kimsenin ötelenmediği, kimsenin kendisini ikinci sınıf vatandaş hissetmediği; yaşam tarzlarına saygı gösterilen, fikirlere, inançlara, milli ve manevi değerlerimize hoşgörü gösterilen bir Türkiyeyi hep birlikte inşa ediyoruz; bunu kararlılıkla sürdüreceğiz. Kimin ne meselesi varsa, bunu şiddet yoluyla, silahlarla değil, siyaset yoluyla, demokrasi ve hukuk içerisinde dile getirecek. Şiddet ve silah, sokaklarda şiddet içerikli gösteri yapmak, demokrasi ve hukuku çiğnemek olduğu kadar, tercihlere, yaşam tarzlarına, huzura ve barışa yönelik de bir saldırıdır. Şiddete başvurmadan, hukuktan ayrılmadan, demokrasiye, tercihlere, başkalarının hak ve özgürlüklerine riayet ederek, yani konuşarak, anlaşarak, uzlaşarak her meselemizi çözeceğiz.
Türkiye, istikrarlı şekilde büyümeye devam ediyor. Türkiye ekonomisi, içeriden ve dışarıdan yapılan her saldırıya rağmen emin adımlarla geleceğe ilerlemeye devam ediyor. Dış politikamız, itibarlı ve aktif şekilde dünyada gıpta ile izleniyor. İçeride kardeşliğimiz güç kazanıyor, dayanışmamız pekişiyor. Bu süreci aynı şekilde sürdürecek, Türkiyeyi daha da büyütecek, inşallah çok daha demokratik, çok daha huzurlu, çok daha güçlü bir konuma ulaştıracağız. Tarihte nasıl yaptıysak, bugün de yapacağız, gelecekte de yapacağız, inşallah bütün hedeflerimizi başaracağız."