Özel okul mu? Devlet Okulu mu?

Tıp Fakültesi’ni kazanan Hakkari’li çobana ne oldu? Bazen sorarız hani birbirimize bilmem kaçıncı sınıfta şu vardı bu vardı.

Ne çalışkan çocuktu. Ne oldu ona acaba? Ne iş yapıyor şimdi? Ben de durur durur 5 yaşında elektrik çarpması sonucu sağ kolunu kaybeden ve başına doktorsuzluk yüzünden gelen bu acı durumu bir engel olarak kabul etmeyip 2008 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanan İrfan Tüfekçi’yi düşünürüm. Bilen varsa yazsın ne olur. 

Pek çok kişi gibi çok sevmiştim bu haberi. Bir mucize gibi geliyordu kulağa eğitimde fırsat eşitliğinden söz etmenin mümkün olmadığı, “Urfa’da Oxford vardı da biz mi gitmedik?” söylemine acı tatlı gülümsediğimiz ülkemde. Bakmayın siz yurdumun her yeri Anadolu Lisesi ama ne fayda? Meslek liseleri derseniz gelen vurdu giden vurdu. Hele orada bir köy var uzakta, her türlü imkandan uzakta. 

Eğitim açısından bizden fersah fersah önde olduğunu düşündüğümüz İngiltere’de de “Oxbridge” denilen kurgusal bir kelimeden söz ediliyor. Oxford ve Cambridge Üniversiteleri için kullanılan ortak bir kelime. Aralarındaki ortak yanlar ikisinin de 800 yıldan fazla geçmişleri ile İngiltere’nin eski üniversiteleri olmaları hatta 19’ncu yüzyıla kadar İngiltere’deki tek üniversiteler olmaları ve hem üniversite, hem kolej olmalarıdır. Ancak en göze çarpan özellikleri İngiltere’nin en tanınmış bilim adamlarının, yazarlarının, siyasetçilerinin, iş adamlarının ve ünlü kişilerin mezun oldukları yerler olmaları. Bu iki üniversite en iyi en parlak öğrencileri bünyesine alıyor ve doğal olarak ülke yönetiminde söz sahibi olan birçok politikacı var mezunları arasında. Buraya kadar hepsi doğal da nüfusun sadece %7 si özel okula giderken, bu özel okula giden şanslı çocuklar Oxford’da %44, Cambridge’de % 38’ lik yer dolduruyorlar. Bunu nasıl yorumlamalı? Yani zenginler daha mı akıllı? Daha mı yetenekliler? Yönetmeyi ve daha iyi okullarda olmayı hak edenler onlar mı? Bu malesef eğitimde fırsat eşitliğine ilişkin adalet sorusunu da gündeme getiriyor. 

Türkiye’de de her ne kadar devlet ve özel üniversitelerin sayısı artsa da özellikle iş hayatında işe alımlarda belli üniversiteler tercih ediliyor. Yüksek puanla öğrenci alan devlet okullarından mezun olanlar mı iş hayatına avantajlı başlıyor yoksa devlet üniversitelerine kıyasla çok daha fazla imkana sahip özel üniversitelerden mezun olanlar mı? Ancak tüm istatistikler, paralı ve özel okullarda okuyanların üniversite yerleştirmelerinde daha başarılı olduğunu gösteriyor. Geçmişinde ayakkabı boyayarak okuyan ve şimdilerde CEO olan yöneticiler bu gerçeği anlamakta zorlansalar da istatistikler farklı bir gerçeği öne sürüyor. Bu tartışma sürer gider. En can sıkıcı kısım ise gençlerin üniversitede tercih edecekleri bölümlere bu kıyasıya rekabet ortamında puanlarına göre yönlendirilmeleri. Yönlendirilmeleri diyorum çünkü onlar aslında dikkatli dinlerseniz sevdikleri şeylerden, hayallerinden, değerlerinden bahsediyorlar ama bizler, anne babalar, eğitimciler duymuyoruz onları ya da duymak istemiyoruz. Elde ettiği puanlarla hangi bölüme ve üniversiteye girebileceğine odaklanıyoruz. 

Dileğim o ki Sola Unitas Academy bünyesindeki İzotomi Proje ekibinin hayali olan sevdiği ve değerlerine uygun işi yapan geleceğin mutlu gençleri eğitimde fırsat eşitliği sorununa bir çözüm bulan yeni nesli oluştururlar da bizde de Oxbridge benzeri bir kavrama doğru giden sistem o uzak köylerden gelen mucize haberlere bırakır yerini. 

Yorum

e-Mail adresiniz yayınlanmayacaktır. Lütfen * işaretli alanları doldurunuz.

*

İçerik Yanı Reklam 3